24 Ekim 2012 Çarşamba

Mustafa Armağan'ın 21 Ekim 2012 Tarihli Yazısına Yanıt


http://www.mustafaarmagan.com.tr/genel/85-yasindaki-nutuk-tabu-olmaktan-cikarilmali/

Mustafa Armağan yine emir verildiği şekilde yazılarını yazmaya devam ediyor. Yazısında Nutuk'un yanlış tarih anlattığını, hataların olduğunu ve bu hataların bilerek yapıldığını, bu hataların da bilerek veya bilmeyerek ortaya çıkarılmadığını yazmış.

Nutuk'un tarih hatalarını ortaya çıkarmak için "Nutuk uzmanları"nın yetişmesi gerektiğini söylemiş... Nutuk uzmanı olarak Kazım Karabekir'i örnek göstermiş.

Şöyle diyor Armağan;
"Karabekir Paşa göz hapsinde tutulduğu yıllarda oturmuş, itiraz ve cevaplarını Nutuk’un 1927 tarihli Osmanlıca baskısının kenarına yazmış. (...) bu kitabı incelediğinizde Karabekir Paşa’nın Nutuk’u nasıl dikkatle irdelediğini, adeta röntgenini çektiğini görürsünüz.

Mesela Mustafa Kemal Paşa’nın bir ismi kasıtlı olarak değiştirdiğini iddia ediyor. Nutuk’un 171. sayfasında İstanbul hükümetinin Anadolu’ya heyetler göndermeye başladığı, bunlardan birinin Harbiye Nezareti eski Müsteşarı Ahmed Fevzi Paşa olduğu yazılıdır. Gerçi Ahmed Fevzi Paşa diye biri vardır ama gelen kişi, Karabekir Paşa’ya göre o değil, bildiğimiz Mareşal Fevzi (Çakmak) Paşa’dır! Şöyle yazar:

“Bu ismin kitapta kasden değiştirildiği kanaatindeyim. Müşir Fevzi Çakmak’tır. Sabık Müsteşar Ahmet Fevzi Paşa değildi.” Diyeceksiniz ki, bunun ne önemi var? Şu bakımdan önemli ki, Nutuk yazıldığı tarihte Fevzi Çakmak Genelkurmay Başkanı’dır. İstanbul hükümetinin Kasım 1919’da Anadolu’ya gönderdiği heyet ise Karabekir Paşa’nın hatıratına göre gerçekte Mustafa Kemal’i yakalayıp İstanbul’a götürmek için gelmiştir! Sizin anlayacağınız, Gazi Paşa Nutuk’u yazarken “tarihi ayarlamak”ta, bir zamanlar kendisine pek yakın durmayan Mustafa Fevzi (Çakmak) Paşa’yı muhtemel ithamlardan korumak için gelen kişiyi Ahmed Fevzi Paşa imiş gibi göstermeye çalışmaktadır."

Mustafa Armağan'ın "Karabekir Paşa dediyse doğrudur." tavrının, ideolojik olduğu bellidir.

Şimdi cevap verelim;

İlk olarak Kasım 1919'da gelen heyetin Mustafa Kemal'i yakalamak için gelmeyeceğini ya da daha doğrusu dönemin hükümetinin böyle birşey yapmayacağını anlatalım. Bunu anlattıktan sonra ismin hiçbir önemi kalmayacaktır. Fevzi Çakmak ya da Ahmed Fevzi Paşa farketmeyecektir.
Karabekir Paşa, Kasım 1919'da gelen heyetin Mustafa Kemal'in yakalanması için gönderildiğini öne sürüyor. Bu heyeti gönderen dönemin hükümetidir. O dönemde ise Ali Rıza Paşa Hükümeti bulunmaktaydı.(Fevzi Çakmak Harbiye Nazırlığı yapmıştır) Ali Rıza Paşa Hükümeti dolaylı yollardan milli harekete yardım etmektedir. Hatta Ali Rıza Paşa Hükümeti, işbirliği daha ileri götürmek için Anadolu'ya Bah.Naz. Salih Paşa'yı göndererek "Amasya Görüşmeleri"ni gerçekleştirmiştir.

Şimdi, daha öncesine gidelim, Atatürk daha Samsun'a çıkmadan önceki döneme... Bu dönemde konuştuğu kişiler arasında Ali Rıza Paşa'da bulunmaktadır. Hatta Atatürk'ün Anadolu'ya geçip, milli hareket başlatacağını Ali Rıza Paşa bilmektedir. Gelin şimdi Avlonyalı Cemalletin Paşa'ya kulak verelim:
 "Mustafa Kemal'i eniştem Ali Rıza Paşa tanıyordu. Hareket Ordusu ile onun yanında bulunmuştum. Ali Rıza Paşa, Mahmut Şevket Paşa'nın kurmay başkanı idi. Balkan Harbi'ne de girmiş bulunan Ali Rıza Paşa, Mustafa Kemal'i, hareketli, hesaplı bir subay olarak pek beğenirdi. Bu ilk görüşmemiz gecesinde geç vakitlere kadar Mustafa Kemal'in sohbetlerine doyamadık. Bize çok şeyler söyledi. Çok mühim görüşmelerden söz etti. Ona doyamadan ayrıldık. Bu konuşmadan sonra Ali Rıza Paşa'yı gördüm. Bana gizlice bir haber verdi. "Çok mühim söylüyorum, lütfen kimseye bahsetmeyin" dedi. "Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'ya geçiyor." Şaşırmıştım. "Nasıl?" dedim, "bir maksatla mı?" "Evet" dedi. "Kendisini tayin ettiriyor; fakat maksadı başka, orada bir direniş cephesi hazırlayacak"...

Görüldüğü gibi Ali Rıza Paşa milli hareketten haberdardır. 2 Ekim 1919'da Ali Rıza Paşa Hükümeti kurulmuştur ve kurulduğu andan itibaren Atatürk tarafından telgraf yağmuruna tutulmuştur. 3 Ekim 1919'da Atatürk, telgrafında bazı isteklerde bulunmuştur. Bunların bazıları şöyledir: Milli harekete karşı oldukları için işinden alınanların tekrar görevlerine dönmesi, milli hareket yanlısı olanlar için başlatılan yargı sürecinin durdurulması, Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarına uyulması vs...
7 Ekim 1919'da Cemal Paşa, bu isteklerin neredeyse tamamın kabul ettiklerini bildirmiştir. Bunun üzerine Atatürk de hükümete teşekkür etmiştir. 
Ayrıca, başta Ali Rıza Paşa Hükümeti olmak üzere Salih Paşa Hükümeti de gizli yollardan Anadolu'ya silah sokmuş ve devlet içindeki İngilizci bürokratları görevden almışlardır. Ali Rıza Paşa Hükümeti 20-22 Ekim 1919'da Salih Paşa'yı Atatürk ile görüşmek üzere Anadolu'ya göndermiştir. Yapılan Amasya Görüşmeleri sonucunda:

1.Osmanlı Yönetimi İstanbulda toplanması şartıyla Mebusan Meclisinin açılmasını kabul etti.
2.Temsil Kurulu rızasını almadan barış görüşmesine gitmeme kararını reddetti.
3.İstanbul, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni ve Temsil kurulunu tanıdı.
4.Anadolu hareketi İstanbul hükümetine karşı siyasal bir başarı kazandı.
5.İstanbul, Atatürk'ün deyimiyle Anadolu'ya tabi olmak zorunda kaldı.


Kısaca Kasım 1919'da Ali Rıza Paşa Hükümeti'nin Mustafa Kemal'i yakalamak için kişi gönderdiği doğru değildir. Hele bu kişinin Fevzi Çakmak olması tamamen hayal ürünüdür. Kazım Karabekir'in milli hareket ve Atatürk konusunda bilmediği çok şey olduğu kesindir. Peki gönderilen kişi neden Fevzi Çakmak olamaz? Cevap verelim:

Gelen aslında Fevzi Çakmak olabilir ama Atatürk'ü yakalamak için gelmesi ve Kazım Karabekir'in iddasına göre "gelen kişiyi ikna etmesi" felan gerçekten hayal ürünüdür. Fevzi Çakmak, Atatürk'ün Samsun'a gönderilmesi için baskı yapanlardan bir tanesidir.
Fevzi Paşa, Yakup Şevki Paşa’nın boşalttığı alana Mustafa Kemal’in ordu müfettişi olarak görevlendirilmesi lüzumuna İtilaf kuvvetlerini şöyle ikna etmişti:
"(…)Samsun birliklerinden bir makineli tüfek bölüğüne mensup Mülazım Hamdi Bey’in bir makineli tüfek ve bir miktar asker ile dağa çıkarak Türk çetelere zahir olması İşgal Kuvvetleri Kumandanını büsbütün şüpheye düşürmüştü. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye’ye memur olan İtilaf kuvvetlerinin zabitleri sık sık yanıma gelerek benden bu hususta tafsilat almak istiyorlardı. Mustafa Kemal Paşa’nın Almanlara ve Enver Paşa’ya aleyhdâr olduğunu söyleyerek yeni vazifesine (9’uncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği) gidince bütün bunların bertaraf olacağını anlatıyordum. Bu sebeple Atatürk’ün hareketini tasvip hatta tacil ediyorlardı (hızlandırıyorlardı).” 

Ayrıca, Atatürk'ün anlaştığı kişilerden biri de Fevzi Çakmaktır.

Erkan-ı Harbiye Reisi Fevzi Paşa ile Cevat Paşa arasında 15 Mayıs 1919’da devir-teslim işleri yapılırken IX. Ordu Kıt’aatı Müfettişliğine tayin edilen Mustafa Kemal Paşa kendilerini ziyarete gelir. Bu ziyaret sırasında bu üçlü arasında, Fevzi Paşa’nın “Üçlü Misak” adını verdiği, bir mutabakat yapılır. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisliğini Cevat Paşa’ya devir için bir araya gelen Fevzi Paşa bu hadiseyi aşağıdaki gibi anlatır:

“Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisliğinde bulunduğum beş ay zarfında yapılan mahrem işleri ve tasavvurlarımı kendisine açmakta bir beis görmedim. Ve bilakis bunu bir vatan ve memleket borcu bildim. Bu maksatla ve kendisiyle mahrem olarak görüşmek üzere 15 Mayıs 1919 da Erkânı Harbiye-i Umumiye dairesine geldim.

Cevat Paşa ile uzun müzakerelerden sonra şunlara karar verildi.

1)Zaten kararlaşmış olan üç ordu müfettişliğinin bir an evvel teşkili ile ordunun emir ve kumandasının tanzimi.
(Birinci müfettişlik İstanbul’da idi. Kumandanı da ben idim. İkinci müfettişlik Konya’da ve kumandanı da zaten orada bulunan Mersinli Cemal Paşa ve Üçüncü müfettişlik Erzurum’da ve kumandanı da oraya gitmekte olan Mustafa Kemal Paşa olacaktı.)
2) Mümkün olduğu kadar çok miktarda silah ve mühimmatın Anadolu’da toplanması ve İtilaf devletlerine teslim edilmemesi.
3) İstanbul Hükûmeti tamamen İşgal Kuvvetlerinin elinde esir olduğundan buradan verilecek emirlerin icra edilmemesi.
4) Milli galeyandan istifade olunarak (Kuvayi Milliye) teşkili ve Milli İdare vücuda getirilmesi.
5) Artık mutlak müdafaada kalınmayarak tecavüzkâr düşmanlarımız üzerine mukabil taarruza geçilmesi.

Bu beş maddenin tahakkuku için lazım gelen teşebbüslerin tafsilatına geçtiğimiz sırada Samsun’a hareket etmek üzere bulunan Mustafa Kemal Paşa veda için Erkânı Harbiye-i Umumiye dairesine geldi. Şimdi üçümüz beraber gayet samimi bir surette umumî vaziyeti mütalâa ve tetkike koyulduk. Mustafa Kemal Paşa’da bu beş maddeyi muvafık gördü. Anadolu’da bir Milli İdareyi nasıl vücuda getireceğimizi konuşurken Mustafa Kemal Paşa büyük bir metanetle şunları söyledi: "Zaten ben bunu tahakkuk ettirmek üzere Anadolu’ya gidiyorum. Buradan verilen emirleri dinlemeyeceğim. Kahraman milletimin sinesinde hayatımı feda edinceye kadar çalışacağım."

Bu sözlerden duyduğumuz heyecanla ayağa kalktık. Mustafa Kemal Paşa’nın ellerine sarıldık, gözlerimiz yaşlı, vatanın kurtulması için beraber çalışacağımıza ve bu uğurda hiçbir şeyden çekinmeyeceğimize üçümüz beraber yemin ettik. Ve bu azimle Milli İstiklale kavuştuk."


SONUÇ

Ali Rıza Paşa'nın Atatürk'ü yakalatmak istemesi hatta Kazım Karabekir'in iddasına göre yakalayıp İstanbul'a götürecek kişinin Fevzi Çakmak olması gerçek dışıdır. Ne Ali Rıza Paşa ne de Fevzi Çakmak Paşa milli harekete karşıdır. Ama şöyle bir gerçek var ki Kazım Karabekir gerçekten İstiklal Savaşı öncesi yaşanan olayların ve anlaşmaların dışında kalmıştır. 

Atatürk, bütün düşünceleri "ulusal giz gibi vicdanında" saklamış ve bu düşüncelerini aşama aşama gerçekleştirmiştir.

Sürekli Atatürk'ün karşısına Kazım Karabekir ve Nutuk'a verdiği yanıtlar çıkarılmaktadır. Bir kerede Atatürk'ün Kazım Karabekir'in yazmış olduğu "İstiklal Harbimizin Esasları" kitabına vermiş olduğu cevapları yazsalar bu millet gerçeği daha çabuk öğrenir. Daha çabuk diyorum çünkü gerçekler elbet ortaya çıkacaktır. 

Ayrıca Bakınız: http://carpitilantarih.blogspot.com/2012/10/kazm-karabekirin-nutuka-yant-iddalar.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder