13 Ekim 2013 Pazar

Atatürk'ün Prenses Mevhibe Celaleddin'e Verdiği Gizli Görev

Atatürk'ün Anadolu'ya geçmeden önceki değinme ve girişimleri arasında bir de çok dikkate değer bir olay vardır: Prenses Mevhibe Celaleddin'e verdiği gizli görev...

Prenses Mevhibe Celaleddin, II.Abdulhamit'in kardeşi Cemile Sultan'ın torunudur. Öyle ki Atatürk, Samsun'a gitmeden önce Mevhibe Celaleddin'in Şişli'deki evine gitmiş ve Samsun'a beraber gitmeyi teklif etmiştir. Fakat bu saraylı prenses teklifi kabul etmemiştir. Eğer prenses Mustafa Kemal'le Samsun'a gitseydi neler olurdu? Bu konuyu hayal gücünüze bırakıyorum.

Asıl konumuza dönersek, Prenses Mevhibe Celaleddin anılarını, Vatan gazetesimde "Geçmiş Zaman Olur ki" adı altında yayımlanmıştır. Olayı aynı kaynaktan aktarıyorum:

Tarih 19 Nisan, 1919. Pazar günü.

"Şimdi inkilap Müzesi olan ev, o zamanlar mustarip vatanı kurtarmaya azmetmiş, Mustafa Kemal'e bağlı bir avuç yurtseverin toplantı yeri haline gelmişti."
"Paşa'nın tam karşısında Şişli'nin en büyük konaklarından biri vardı, Merhum Ethem Paşa'nın konağı olan bu yer, İtalyan İşgal Kuvvetler Komutanı Kolonel Roletto tarafından işgal edilmişti, "Bir gün Cevat Abbas (Gürer) gelip Paşa'nın beni çağırdığını haber verdi. Derhal gittim. Eve girince Paşa'yı büyük salonda ahbaplariyle oturur, konuşur buldum. Beni görünce ayağa kalktı ve yanındakilerden müsaade istedi. Beraberce küçük bir odaya girdik. Yalnız kalır kalmaz ilk sözü şu oldu;

-Gelecek hafta Roletto'nun şu karşımızdaki evinde balo verilecek. Sizin bu baloya muhakkak gitmenizi istiyorum.
-Aman Paşam, dedim; davetsiz baloya gidilir mi? Hem ben kimseyi tanımıyorum ki.

-Bu sizin için basit bir şeydir; halledebilirsiniz. Bunu sizden bekliyorum.
Bu, adeta bir emirdi. Güldüm:
-Mademki emrediyorsunuz, ne yapıp yapar, giderim.
Paşa da gülümsedi:
-Emir değil, rica ediyorum
-Peki, bir yolunu bulup baloya gittim. Orada ne yapacağım? Ne yapmamı istiyorsunuz?
-Bu işi halledin, ondan sonra sizinle uzunboylu konuşuruz.

"Eve döndüğüm zaman bir hayli düşünceliydim. Baloya gitmemezlik olamazdı. Bana bir vazife verilmişti. Fakat bu işi nasıl başaracaktım?
Bir hayli düşündükten sonra nihayet aklıma bir hal çaresi geldi. Perapalas Oteli'nin müdürünün karısı Madam Martin delaletiyle bir davetiye temine muvaffak oldum."
"...Ertesi sabah hizmetçim beni uyandırdı. Saat henüz sekizdi. Erken uyandırılışımın nedenini sordum.
"-Paşanın emirberi geldi. Kendisi rahatsızmış sizi istemiş" dedi.

Acele giyindim ve evine gittim. Tevfik Rüştü ve Dr.Rasim Ferit beyler orada idi. Mustafa Kemal'in hafif mide humması geçiridiğini söylediler. On yedi gün bu hastalığında üçümüz de kendisine baktık.

"Hastalığının üçüncü günü merhur balo gelip çatmıştı. Bu baloya hangi sebeple ve neyi öğrenmek için gideceğimi hala bilmiyordum. Sordum:
-Paşam, dedim; bu gece karşıda balo var, gidecek miyim?
Ateşli olmasına rağmen yerinde doğruldu ve gözleri parladı:
-Tabi gideceksiniz.
-Peki ama ne yapak için?
-Sahi. Orada kimlerin bulunduğunu ve neler konuşulduğunu bana haber vermenizi istiyorum.
"Bu arada, şimdi burada adını açıklamak istemediğim bir kişinin kimlerle konuştuğunu da öğrenmek istedi ve ilave etti:
-Balodan çıkar çıkmaz ne kadar geç olursa olsun buraya uğrayıp haber verin.
-Aman Paşam, nasıl olur! Karşında çıkıp buraya geldiğimi görmezler mi?
-Hakkınız var. Yarına kadar beklemeliyim.

"Mustafa Kemal'den talimat aldıktan sonra evime döndüm. 

Balo gecesi içeriye girdiğim zaman ışıktan gözlerim kamaştı. Rengarenk tuvaletli kadınlar, üniformalı subaylar salonları doldurmuş, eğlence kıyamet almış yürümüştü. Altmışa yakın kır saçlı adam olan ev sahibi Kolonel Roletto beni büyük bir zerafetle karşıladı. Kolumdan tutarak büyük salona götürdü ve İtalyan ordasuna bağlı subaylarla ayrı ayrı tanıştırdı. Tanıştığım insanlarla konuşurken bir yandan da etrafı kolaçan ediyor, kimlerin bulunduğunu bulmaya çalışıyordum. Davetliler arasında bir iki tanıdık aile, adlarını bilmediğim bir sürü şişli hanımı ve birkaç da Türk erkeği vardı.

Saat ikiye kadar etrafımı iyice tetkik ettim. Öğrenmek istediğimi öğrendikten sonra Kolonelden müsaade istedim ve salondan çıktım. Kapıları açık duran yan odalar, sızmış kadınlar ve subaylarla dolu idi. Bunlara adeta içim sızlayarak baktım ve kapıya indim.

"Ertesi gün ilk işim Mustafa Kemal'e giderek gördüklerimi anlatmak oldu. Beni dinlerken kendi kendine:
"Bunların sonu gelecek. Bunların sonu gelecek" diye mırıldanıyordu. Dayanamadım:
-Nasıl gelecek Paşam, diye sordum. "Bu iş nasıl olacak?"
"-Onu şimdi söyleyemem, fakat yakındır."


"Mustafa Kemal'in evindeki toplantılar sıklaşmış, görüşmeler hararetlenmişti. Bir plan kuruluyor ve vatanı kurtarmak için gece gündüz çalışılıyordu."


Mevhibe Celaleddin'in anlattığı bu olay, Mustafa Kemal'in kurutuluş yollarını ararken çevresinde olup bitenlerle ilgilenmesi, bu hususta bir tanıdığını görevlendirip bilgi edinmesi, ona göre tutumuna yol vermiş olduğunu anlamamız açısından önemli olduğunu düşündüğüm için sizinle paylaşma gereği duydum.