24 Ekim 2012 Çarşamba

Kazım Karabekir'in Nutuk'a Yanıtı( İddalar Dayanıksız)



Atatürk Nutuk'u, 1927 yılının 15-20 Ekim günleri arasında CHP Kurultayında okumuş ve ilk kez 1927 yılında yayınlanmıştır.


Kâzım Karabekir Paşa ise Nutuk'un ilk baskısı üzerinde el yazıları ile notlar düşmüş ve «Hakikat mihveri yahut hata-sevap cetveli» başlığı ile Nutuk'a yanıtlar vermiştir.

İşte Karabekir Paşa'nın yazdığı notlar;

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

«Osmanlı Ordusu her tarafta zedelenmiş.. sözü doğru değildir. Şarktaki ordu İran ve Kafkas Azerbeycan'ında birçok zaferler kazanarak oralara yerleş­miş bulunuyordu. Hatta Şimalî Kafkasya'ya bile hâkim ol­maya başlamıştı. Mağlûp ve perişan olan Filistin'deki Yıl­dırım Ordusu idi. Az sonra Musul, cenubundaki ordu peri­şan olmuştu.»


«(Ordunun elinden esliha ve cephanesi alınmış ve alın­makta.)
Bu sözden, şarktaki, adına Onbeşinci Kolordu namı verilen Dokuzuncu Kolordu (4 fırkalı) müstesnadır. Ben silâh vermediğim gibi İstanbul dahilinde olduğu halde di­ğer kolorduların da elinden silâh ve cephaneleri alınmı­yordu.»


(...)


«(Beni İstanbul'dan neyf ve ted'ib maksadıyla Anado­lu'ya gönderenler...) kaydında, bana Anadolu'ya geleceğini vaad ettiği halde neden önce Konya’daki ordu müfettişliğine (kendi harp ettiği ordu bakiyesi) tayin olunduğu halde, hastayım, terfi isterim diyerek kabul etmediğinin hakiki sebebini yaz­mıyor. Sebep, hâlâ İstanbul'da Harbiye Nazırlığını alarak kalmaya çalışması ve Padişah Vahdettin'e damat olmaya uğraşmasıdır. (...) Nitekim Konya'ya gitmeyi kabul etme­yince oraya yine Filistin'de ordu komutanı bulunan Mer­sinli Cemal Paşa gönderildi81. Bu vaziyette M. Kemal'in de benim mıntıkama gelmesini bazı arkadaşlarımız ısrarla kendilerinden rica ettiler. Hâlâ İstanbul'da Harbiye Nazır­lığı ile uğraşmasını artık bütün muhiti ayıplıyordu. Gel dediği gibi şarka gelmek hususunda hâlâ ısrar ediyor idiy­se zamanın rical ve Padişahı benim ikazıma uymayan M. Kemal'i zorla göndermiş oldukları anlaşılıyor ki, kendileri için elîm bir vaziyettir.»


(..). M. Kemal Paşa, itilâf Devletleriyle başa çıkama­yacağımızdan millî mücadeleye taraftar değildi. Benim (tek dağ başı mezar oluncaya kadar ya İstiklal, ya ölüm) tek­lifime delilik diyordu.»


(...)


14. sayfada millî teşkilât ve mitinglerin kendi tamimi ile yapıldığını anlatmak istiyor. Halbuki, kendileri Samsun'a çıktıkları 19 Mayıs'da bu tamimi yapmaları icap ederdi. On gün sonra tamim etmesinin sebebi ne olabilir? (Ver­diğim talimat üzerine her yerde mitingler yapılmaya baş­landı» diyorlar. Halbuki, Erzurum'daki mitingi 18 Mayıs'ta yani M. Kemal Paşa daha Samsun'a çıkmadan önce yap­tırmıştım. Trabzon'a gelince burası M. Kemal'in tamimin­den sonra da yapmamıştır (..) asabî mizaçlı olan halkın miting neticesinde Rumlara saldırması tehlikesinden kor­kutmuştur:»

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Ayrıca Karabekir Paşa, Nutuk'a düştüğü notlarda Atatürk'ün Kur­tuluş Savaşının başında «Amerikan mandası» ve «bolşeviklik ilânını» çözüm olarak düşündüğünü de yazmış!"

Aslında buraya kadar yazılanlar ilgilenen Kazım Karabekir'i araştıran herkes tarafından bilinen şeyler, bunlarla ilgili kitap vs yazıldı ve hatta yazılıyor. Karabekir Paşa zaten Nutuk'a adeta karşıt bir kitap bile yazmıştır. Asıl bilinmeyen ve konuşulmayan şey; bu kitaba da Mustafa Kemal'in okuması ve notlar yazmasıdır. İşte Mustafa Kemal'in yazdığı notlar;

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yıldırım Ordularının savaşta geri çekilmek zorunda kaldığı savına karşılık:

«Sayfa: 37'de 7. Ordu hakkındaki sözleri yalandır. Kat­ma sırtlarındaki muharebeyi yapan 7. Ordu'dur. 2. Ordu oradan Adana havalisine nakil olunmamıştır.»


«S: 38 (1 Eylül’de taarruz edecek düşman bulamayan İngilizler.»
Yalan! İngilizler 7. Ordu tarafından mağlûp edildikleri için durduruldular. Aksi takdirde niçin Adana'ya karşı yü­rümeyeceklerdir?


Bolşeviklik ile ilgili savlara verdiği yanıt:
«S: 54.. Bolşeviklik... çok alçakça uydurmak istedi­ği bir hikâye (bana yapıştırmak istiyor).


«S: 76.. (Bu da Anadolu'da selâhiyet sahibi gibi gö­rünen bir simanın bolşevikliğin ilânı ile mümkün olur...) herzesiyle de beni murat ediyor.»

Anadolu'ya geçiş ile ilgili savları:

«S: 46-49 (11 Nisan cuma günü) beni ziyareti. Baş­tan yalan, sonradan uydurma ve bir tiyatro parçası.


İzmir’in işgali üzerine düzenlenen mitingler ile ilgili savları:
«İzmir’in işgali (15 Mayıs 335) için mitingler ben emir verdikten sonradır. O zamana kadar hatta ondan sonra da Trabzon yaptırmadı.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Prof. Koral: «Karabekir'in İddaları Dayanıksız»


Bu kitap yayınlandıktan ve incelendikten sonra ve Millî Eğitim Bakanlığındaki tartışma ve değerlen­dirme toplantılarından sonra Prof. Karal, General Kara­bekir ve Bakan Hasan Ali Yücel'e görüşlerini bildirir ve bir tutanak tutulur.


Tutanağı olduğu gibi yayınlayalım:


«Enver Ziya Karat'ın, General Kâzım Karabekir Paşa'ya cevapları General Kâzım Karabekir'in tenkitlerinin Özü.


General Kâzım Karabekir «Cumhuriyet Tarihi» tenkit­lerini, bitirdikten sonra sayın Bakan Enver Ziya Karal'a, tenkitler üzerindeki düşüncelerini söylemesi için izin ver­di. Enver Ziya Karal da tenkitlere şöyle cevap verdi :


Sayın Generalin tenkitlerini dört ana düşünce etra­fında toplamak mümkündür:

1 — Olayların psikolojik izahlarının hatalı oluşu.

2 — Olayların seyrinde iki tarihî simanın belirtilerek diğerlerinin silik gösterilmesi veya hiç gösteril­memiş olması.

3 — Olayların, gerçeğe hiç de uymıyan bir şekilde sistemli yapılmış bulunması, tarihî kritiğe hiç yer verilmemiş olması.

4 — Cumhuriyet tarihinin yazılmasında esas olan nutkun yanlışlar ile dolu olması ve esastan zi­yade teferruatı ihtiva etmesi.

Bu düşüncelerden birincisini ele alalım.

Sayın General psikolojik izahtan bahsederken en çok şunu belirttiler: «Mustafa Kemal genel harbin sonunda orduları yenilmiş mağlûp bir generaldir. Padişaha barış yapılması için telgraf çekmiştir. Halbuki Anadolu'nun do­ğusundaki ordular ve komutanlar yenilmemiştir. Bu iti­barla yenilmiş bir komutanda yok farzetmemiz gereken savaşmak istek ve heyecanı mağlûp olmıyan komutanda vardır.»

Sayın Generalin bu izahı gerçeğe uymaz. Çünkü mağ­lûp olan ordu, tek başına yaşayan mücerret bir onay de­ğildir. Bu ordu bir devletin ordusu. Böyle bir ordunun ba­şında ve içinde bulunmıyan ve dolayısiyle yenilmeden kendisini sorumlu saymıyan komutanlar da müteessir olur. Bu itibarla Anadolu'nun doğusunda bulunan ordu komu­tanlarının Mustafa Kemal'den daha az müteessir olmaları güç kabul edilir. Kaldı ki bir ordu komutanı yalnız başında bulunduğu ordunun mukadderatı ile ilgili değildir. Komutan mensup olduğu milletin bütün ordulariyle ya­kından alâkalı olmak gerektir. Komutanlık ödevleri bunu emreder. Madem ki bu böyledir. Mustafa Kemal'in yeni­len ordularının yarattığı yeni şartlar bütün ordu komu­tanlarına kabul edilir. Zaten bu şartların General Kâzım Karabekir tarafından kabul edildiği de aşikârdır. Çünkü Mondros Mütarekesi imzalanırken General, mütareke im­zalanmasın diye bir itirazda bulunmuş değildir,

Mustafa Kemal'in padişaha sulh yapılması için çek­tiği telgraftan bir yıl önce Enver Paşa'ya verdiği bir ra­porda harbin kaybedildiği ve sulh yapılması gereğini mü­dafaa ettiğini de biliyoruz. Paşa imkânların Birinci Cihan Savaşı'na devam edemeyeceğimizi gördüğü anda sulh ya­pılmasını teklif etmesi tabiidir. Fakat onun kafasında ve yüreğinde bu sulh memleketin işgalini ve milletin esare­tini tazammun etmez. Bu sebepledir ki Paşa, Mondros Mütarekesi'nin şartlarına itiraz etmiş ve millî mücadelenin başına geçmiştir. Eğer Mustafa Kemal'de savaşmak ar­zusu ve haksızlığa karşı isyan temayülü olmasaydı; bu yol­da yaptıklarını izah etmek mümkün değildir.

Bu düşüncelere dayanarak General Kâzım Karabekir'-in Cumhuriyet tarihinde psikolojik izah hatası diye ileri sürdüğü fikre iştirak edemiyoruz.

2 — Olayların seyrinde iki tarihî simanın belirtilmesi, diğerlerinin silik gösterilmesi veya hiç gösterilmemesi.

General Kâzım Karabekir, Cumhuriyet tarihinde olay­ların Atatürk ile İnönü etrafında toplandığına ve inkılâp tarihimizin seyrinde onlardan başka daha pek çok kim­senin emekleri olduğu halde bu cihetin işaret edilmediğine itiraz etmektedir.

Buna cevabımız şudur:

Yazılan tarih devlet tarihidir. Tarih olaylarının devlet bakanları etrafında toplanması bütün devlet tarihlerinde göze çarpan bir gerçektir. Bu aynı zamanda bir metod meselesidir. Klâsik bir ders kitabında bir olayın bütün kahramanlarını saymak imkânı yoktur. Bu imkânsızlık ders kitabının anonim olmasını gerektirir. Kaldı ki Türk inkılâ­bında Atatürk ile İnönü arasında mevcut ülkü ve işbirliği o kadar kuvvetli ve yapıcıdır ki bu hususta ısrar etmek ta­rih gerçeğini belirtmekten başka bir şey değildir.

3 — Olayların gerçeğe uymayacak şekilde sistemli yapılması ve tarih kritiğine yer verilmemiş olması.

General Kâzım Karabekir'in bu hususta yaptığı itiraza cevabımız şudur: ders kitabının yazılmasında özel bir me-tod vardır. Bu tarih kritiğine yer vermez. Tarih ders kita­bı olayları sistemleştirdiği takdirde ancak büyük bir devri kısaltarak alabilir. Zaten tarih ders kitabından maksat öğrencilere tarih hakikatlerini daha ziyade yapıcı cephe­leri ile ve sonuçlariyle öğretmektir. Bu itibarla, tarih ders kitabında olay hercümercini -kritiğe tâbi tutarak ve kısalt-mıyarak yazmak, maksat ve metodu feda etmekten başka bir netice doğuramaz. "


4 — Cumhuriyet tarihinin yazılmasına esas olarak alınan «Nutkun» hatalı ve yanlışlarla dolu ol­ması.

General Kâzım Karabekir'in bu hususta ileri sürdü­ğü düşünceleri kabul etmemekte mazuruz. Çünkü hata ve yanlış olarak gösterdiği şeylerin gerçekten öyle oldukla­rını tevsik edecek delilleri yoktur. Her ne kadar M. Ke­mal'in manda fikrine taraftar olduğunu nutkun bazı sa-tırlariyle isbat etmek istedilerse de, bu satırların gerçek mânâsı hiç bir tefsire tahammül edemiyecek kadar açık­tır ve bu mânâdan da Generalin çıkarmak istediği netice çıkmamaktadır.»

25 yorum:

  1. Madem o kadar açık, asılsız iddialar, bütün bastığı kitapları yakmanın mantığı nedir? Korku mu, gerçeklerin ortaya çıkması mı? Kazım Paşanın idamla yargılanması, yıllarca peşinde polis dolaşması... Bunların sebebi var elbet. Tarihi hikaye olarak aktarmaya devam etmek istiyorsanız böyle devam edin. Kaldı ki yazınız kaynaksız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaynak belirtmeyi unutmuşum. Kaynak: Kazım Karabekir Anlatıyor, Uğur Mumcu... Ayrıca “Kâzım Karabekir Anlatıyor” başlıklı yazı dizisi 10-29 Haziran 1990 günleri arasında Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştır. Ayrıca Karabekir Paşa'nın kızıyla yapılan röportaja da ulaşabilirsiniz.

      Karabekir'in iddaalarının büyük bölümü ne yazık ki uydurmadır. Atatürk'e saldırmak için çeşitli yalanlar uydurduğu apaçık ortadadır. İddaalarının bir tanesinin doğruluğunu kanıtlayacak belge yoktur. Nutuk'a bakarsanız yarısının telgraf ve belge olduğunu görürsünüz. Örneğin, Karabekir'in Atatürk'e bolşevik demesinin kaynağı nedir? Karabekir cephedeyken gizli meclis görüşmelerinde "Karabekir bolşeviktir." diyenlere karşı Karabekir'i savunan kişi Atatürktür. Başka bir örnek vermek gerekirse mesela, Karabekir, "Atatürk'ün Kuran'ı bazı İslamlık aleyhtarı kimselere tercüme ettireceğini" yazmıştır. Ancak bilindiği gibi Atatürk, Kuran tefsir ve tercüme işini "İslam düşmanı" kişilere değil, bu işi en iyi şekilde yapabilecek kişilere; Mehmet Akif'e, ve Elmalılı Hamdi Yazır'a vermiştir. Nitekim Elmalılı Hamdi Yazır'ın yaptığı Kuran tercümesi bugün hala aşılabilmiş değildir. Mehmet Akif ve Elmalılı Hamdi Yazır "İslam düşmanı" olmadığına göre Karabekir'in gerçekleri çarpıttığı çok açıktır. Ne yazık ki Karabekir, bir iddaasını destekleyecek belge ortaya koyamamıştır. Asıl bu kitabı savunanlar tarihi hikaye olarak aktarmaktadır.

      Sil
    2. Kazım Karabekir 'in iddiaları için uydurmadır, kanıtlayacak belge yoktur demişsiniz. Kazım Karabekir'in evinden alınan yaklaşık 40 çuval dolusu belge yakıldıktan sonra hala belge diyorsunuz. İnsaf yahu. Utanmadan bi de bu iddialar için yalan diyorsunuz, sanki yanındaydınız. Ayıp yahu.

      Sil
    3. Yorum için teşekkürler. Beyefendi yakılanlar Karabekir Paşa'nın bastırdığı kitaplardır, Kazım Karabekir Paşa'nın belgeleri yakılmamıştır. Belge dediğiniz zaten Karabekir Paşa'nın günlükleridir ki bunların da bir kısmı yayımlanmış bir kısmı da ailesindedir.

      Karabekir'in yazdığı kitapların belgeye dayalı olmadığını görmeniz için, okumanız yeterlidir ki görünüşe göre okumamışsınız! Karabekir Paşa'nın iddialarının büyük kısmı ne yazık ki uydurmadır! Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir'in her iddiasına cevap vermiştir fakat ne yazık ki bunlar Karabekir'in iddiaları kadar öne çıkmamıştır. Atatürk'e "bolşevik" diyor, Atatürk için, Kur'an'ı "bilgisiz kişilere" tercüme ettiriyor diyor(bu kişiler Elmalılı ve Mehmet Akif Ersoy), güya Atatürk "Vahdettin halife olarak kalsın" dediği için Mustafa Kemal'i imansızlıkla suçluyor. Sürekli Atatürk ne yaptıysa benim sayemde yaptı diyor. Dediğim gibi bu kitaptaki bir çok şey hatalıdır. Zaten raporda da dendiği gibi "Olayların psikolojik izahları hatalı"dır.

      Kazım Karabekir Paşa, uğruna ölünecek, Türk Tarihinin en büyük komutanlarından biridir. Amacım Karabekir Paşa'yı karalamak değil, mümkün olduğunca gördüğüm doğruları söylemektir. Gerekirse daha derinlemesine açıklayabilirim fakat yorum çok uzun oluyor. Teşekkürler.

      Sil
    4. Adsız. Boşver bunlar hiçbir şeyi anlayamazlar. Çok da doğru söyledin. Bir celladin 5.000 imam astığı zamanları hiç görmezler. O kadar caminin ahıra çevrildiğini hiç görmezler! Allah hidayet versin

      Sil
    5. Yorum için teşekkürler. Asılan 5.000 imamdan sadece 10 tanesinin ismini yazabilir misiniz rica etsem? Asılanların sayısı bellidir, kimlerin asıldığı da bellidir. Umarım Allah size hidayet verir de mahkeme zabıtlarını okuyacak zamanı ayırırsınız.

      Camilerin ahıra çevrilmesi iftirasını ve yalanını ortaya atanın öbür dünyada yatacak yeri yoktur. Daha meselenin özünü bilmiyorsunuz. Camilerin ahıra çevrilmesi iddiası 1940'lara yani 2. Dünya savaşı zamanına denk gelir. Ahıra dönüştürüldü denmesinin sebebi, ikmal sırasında askerlerin atlarını cami bahçesine bağlamasıdır. Ayrıca "o kadar cami" demişsiniz, kaçtır bunun sayısı ve nerelerdir? Rica etsem kaynak paylaşabilir misiniz? Eyvallah

      Sil
    6. Konuda abdi ipekciye verdiği mülakatta nutukta hiç vuku bulmayan veya vuku bulup yanlış anlatılan olaylar var bu acıdan tarihi değil siyasi vesikadır diyor Size göre kazim paşa yalancı,ismet yalancı,rauf hain,riza nur man yak vsPekala ATATÜRKÇÜ Cemal kütahya ne diyeceksiniz nutukta beni yadırgatan tarih hataları var mesela ataturk millimucadeleyi 19 mayıs kendisi ile başlamıyor oysa millimucadele 1918 de mondrastan önce 1917 de devlet yenilgiyi görmüş osmanlı kurmay heyeti,teşkilatı mahsusa yenilgi karşısında bir harbin esaslarını hazırlamış bunları uygulamaya koymuş diyor bunların delillerini de veriyor.

      Sil
  2. Mustafa .Kemalin Askerleriyiz5 Aralık 2014 05:52

    adsız noldu cevap yazmamışsın ? Kemalist yakıştırması yaptığınız türkiyenin gerçek aydınları burada oldukça iftira ederek gerçekleri saptırmaya çalışanlar karşısında bu ülkeyi koruyacaktır ve bu ülke hep payidar kalacaktır. Yüce dinimiz sadece size ait değildir en büyük düşmanlığınız laikliğe ama laikliği din düşmanlığı gibi göstermekten vazgeçin icraat ortadadır halkın kuranı kerimi anlamasını sağladığı için Gazi paşaya teşekkür edin yada attığınız iftiraların hesabını ahirette verirsiniz. Çoğunuzun ahiret inancı olmadığını düşünüyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başkalarının inancını sorgulamak sana düşmez. Gidin nutuk' a bakın açın okuyun diyorsunuz ama nutuk' ta makasla kesilen yerlerin yerine yenisinin yapıştırıldığında da haberiniz vardır umarım. Üstelik Kazım Karabekir paşa ' nın yazdığı yazıların yani günlüklerin ve nutuk a karsi yazdığı cevapların uydurma olduğunu söylüyorsunuz, ama nutuk un yalanlarla dolu olduğunu söylemiyorsunuz çünkü işin ucunda kamal ataturk var ne de olsa o yalan yanlış yazmaz diye düşünüyorsunuz. Sizi Zavallılar.

      Sil
  3. Mustafa kemal'in askerleriyiz diyen şahısa cevaben peki o zaman neden alfabemiz osmanlıcadan latinceye geçildi neden zorla şapka takmayı dayattı neden ezan türkçeye çevrildi neden ayasofya müze yapıldı evet bunları cevaplayın dahası da var istiklal mahkelemeleri hadi 1 incisi anladık savaş ortamı 2 incisi niye kuruldu sırf müslümanları asalım keselim diyemi şunu asla unutmayın bu millet özüne dönecektir

    YanıtlaSil
  4. Ayrıca şunu da söyleyeyim siz 1920 lerde yapılan icraatlere bir bakın din devlete karışmıyor ama devlet dine istediği gibi karışıyor bumu laiklik ha ezanı türkçeye çevirme sanane niye karışıyorsun eee lozanda adam söz vermiş sözünü tutuyor bizde lozanı zafer diye yuttuk zaten....

    YanıtlaSil
  5. Kısacası Arap harfleriyle kitap basmak hem daha fazla insan emeği hem de daha fazla sermaye gerektiğinden Latin harfleriyle basmaktan çok daha pahalıya mal oluyor, Türk insanı bilgiye Avrupa ülkelerine kıyasla daha zor erişebiliyordu.

    Harf devrimi neden yapıldı sorusunun yanıtını bugün rahatlıkla verebiliyor, faydalarını görebiliyoruz. Latin alfabesine geçiş, Türk insanını yanlış okumalardan, anlamalardan kurtarmış, ulusu öğrenme kolaylığına kavuşturmuştur. Bugün ilköğretime başlayan bir çocuk yalnızca iki-üç içinde gazetede yazılanları okuyabiliyor, söylenenleri yazabiliyor. Oysa Latin alfabesine geçmeden önce, yani harf devriminden önce, bazen yılları bulan alın teri dökmeleriyle bu başarıya ancak erişilebiliyordu. Bu yüzden 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında Türkiye’deki yetişkin nüfusun, yani 7 yaş ve üzerinin ancak % 10.5’i okuryazardı: Erkeklerin % 17,4’ü kadınların ise ancak % 4,6’sı… Oysa Latin alfabesine geçişten yalnızca 20 yıl sonra, 1950’de, okuryazar oranı %33.6’ya yükseldi.

    Adsız'a.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eski harflerle kitap basmanın zor ce masraflı olduğu iddiası TAMAMEN YALANDIR...

      Zamanını matbaa mürettipleri (dizgiciler)
      adeta gözü kapalı olarak, harf kasasından harf alıp çok çabuk diziyorlardı.

      Hiç tanımadığı harflerle yerini bulup dizgi yapmanın nesi daha kolay olsunki !.?

      Sil
  6. bak kardeşim dönüp dolaşıp şu okuma yazma oranının düşüklüğünden bahsetme işini bi bırakın artık
    1927ye kadar ki savaş silsilerinde milyonlarca insanımız şehid olmuştur. kalan nüfusun okur yazar oranıdır o. alfabeyle alakalı bi mevzu değil.ayrıca arap alfabesini tanıdıktan sonra osmanlıca okuma o kadarda zor bi olay değil.

    YanıtlaSil
  7. Bu saf mıdır? Kimse latince öğretilmesine karşı değil. Kur'an (Arapça'nın) alfabesinin kaldırılıp yasakalanmasına karşıyız. Ki adamlar Avrupadaki bilgi niyetli bunu yapsalar Arapça'nın kaldırılıp Kur'an-u Azimuşşan okunmasının yasaklaması, hocaların asılması, medreselerin kapatılması, ezanın Türkçe olması ne alakası var gözüm. Avrupa'nın ilmine ihtiyacımız vardı. Burdaki dini yıktılar, yazıklar olsun Kur'an-u Azimuşşan'ın elindeki bir elmas kılınç olan Türklüğüde buna alet ettiler. Ahmaklar onların ilmini alacağız diye pisliklerini ve rezilliklerini aldı. Bir Kürt olaram söylüyorum. Türkün son yüzyılı kadar rezil ve perişan olduğu bir dönem zannetmiyorum.ki var olsun. Hem 1924'te alfabe degustirilmiş. O okuma yazma Osmanlıca değil latince olsa gerek. Çünkü Osmanlı son döneminde 1.000.000 medrese talebesi sadece medrese talebesi var. Kardeşim artık uyanın Bunlar Yahudi planlarıdır, çok geç olmadan uyanın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet kardeş ben safım, cumhuriyet dönemini düşünmeyip eleştirdiğiniz kadar "Ayasofya medreselerinin yıkılması hakkında", "1950'lerde Fatih döneminden kalma İstanbul'un ilk camilerinin ve Mimar Sinan'ın eserlerinin yıkılıp yola katılması hakkında", "5.Murad'ın mason olması hakkında", "Adnan Menderes'in Sebetayist bir kadınla evlenmesi hakkında", "Savaş döneminde medreselerin dolması hakkında", "Sultan 2.Abdülhamit'in neden bir Avrupa'lı gibi giyindiği hakkında", "Allah'ın yeryüzündeki gölgesiyim diyen şahıslar hakkında","Sözde Hilafeti almak için neden Mısır'a gidip müslümanlarla savaştığımız hakkında","2.Mahmut'un sarığı yasaklayıp fesi getirmesi hakkında", "Yıllar içinde 'İstanbul Türkçesi' yaratıp, halkla kopanlar hakkında" eleştiri yapsaydınız emin olun bugün Avrupayı geçmiştik, Avrupa bizim ilmimizin peşinde olurdu. Fakat ne yazık, ne yazık ki sizin gibi insanlar yüzünden bu noktadan çok uzaktayız! Peki gözüm iyi güzel de sen saf mısın?

      Sil
    2. hayatımda bu kadar cahilce pek az yorum görmüşümdür

      Sil
    3. Yüce Osmanlı imparatorluğu zamanında her zaman Avrupa'nın önündeydik , taki çamuriyet kurulana kadar ve bizim gibi insanlar sayesinde halen ülke şapkadan kurtuldu, bizim gibi insanlar sayesinde ezan yeniden arapça okundu. Keşke bizim gibi insan olabilseniz elin oğlu..

      Sil
  8. Mustafa Kemal'le savaşcağınıza anlamaya çalışsaydınız,bu ülke daha iyi yerlerde olurdu.neden geri kaldık kısmını biraz detaylı biçimde ele almak isteyenler ićin:#61517299
    yazın Google'da arayın.Ana başlık Türkiye'nin kötü gidişi ve buna neden olan Eşarilik.

    Osmanlı da bizim Atatürk de ancak onlarla savaşmayı bırakıp tarihten ders almalıyız.Atatürk vizyonu Türkiye'yi yerlerden ileri taşıyacak boyutta idi ne yazık ki bu mirası gitgide eritiyoruz.

    YanıtlaSil
  9. Ülkemizde Atatürk sevdalılarının en büyük sorunu bence kelime manalarının tam olarak ne anlama geldiğini bilmemekten kaynaklanıyor. bizi yaratan Allah bu dünyanın sahibi geçmiş geleceğin en iyi bileni değil mi bizim için 4 ana başlık vardır Kuran Sünnet İcma kıyas işte bunlara bakarak ülke yönetilmesi gerekir mahkeme olması gerekir. Şuan dünya da hiç bir ülkede şeriat doğru manası ile kullanılmıyor. Şeriat diyince İran gibi mı olalım deniliyor İran dediğin Şii, Arabistan gibi mi olalım deniliyor Arabistan vahhabi ama biz ehli sünnet şeriatı öncelikle öğrenmemiz gerek. Gelelim Laikliğe bir beşeri akıl ile yapılmış mahkemeyi üstün görmek Allahın kuralları ile değil insan kuralları ile yönetilmek bi mümin işimidir? İslam güzellik dinidir kimseye zorla bişey yaptırmaz hakiki bir mümin bunu bilir ve Allaha sığınır. Beşeri bir kural sisteminin kolları altına girmek istemez.

    YanıtlaSil
  10. Artık istiklal harbi komutanlarımızın üzerlerine iftira atmayı bırakın.Kazım Karabekir paşa kurtuluş savaşı mücadelesini ilk telafuz edenlerin başında gelir.Mustafa Kemal paşa,Kazım Karabekir paşa,Ali Fuat paşa ve Fevzi Çakmak paşalar hepsi birer müthiş askeri taktik becerileri olan paşalarımızdır.Kimseye çamur atmayalım.Evet gerçekler ortaya çıkmasın demiyorum ama araştırma yapmadan bilmeden bişeyler yazmak onların kurduğu bu ülkeye bu hatıralarına büyük bir saygısızlık olur.Lütfen paşalarımızı bilip bilmeden yargılamayalım.yüzyılda bir lider gelir onuda bize nasip etti Allah.Aklı veren Allah kullanmak kullara kalmış.o yüzden Atatürk olmasaydıda olurduk lafı gerici bir laftır.Allah akılı Vahdettinede verdi,damat feritede verdi.Kullanmasını bilselerdi o zaman.Atatürk kullandı aklını ülkeyi kurtardı bu kadar basit.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kazım paşaya iftira edip idamla yargılayan mustafa kemaldir.

      Sil
    2. Kazim Karabekir Pasa sacmsapan fikirlerini politikaya sokmak istemeseymis. Siyasal Islam'in ulkemizdeki yikimlari ortadayken bunu inkar edenler ya bankamatikten parti paralarai cepleyenler ya da yabanci ajani hainlerdir. Medeni olanlar her zaman medeni olmayanlari pacavraya cevirir.

      Sil
  11. Tarihi iyi okumak lazım. Mustafa Kemal izmir suikasti ile bağlantısı olan Karabekir paşayı affetmiş,idamdan kurtarmıştır.

    YanıtlaSil
  12. Alın size akademik ve objektif bir program. "Nutuk hep dogruları mı söyler".?
    https://www.youtube.com/watch?v=PpO8SzDXmWo&t=58s

    YanıtlaSil